Genç Cumhuriyetimizde “Anarşist” Bir Ressam — Hale Asaf

Çağatay Yıldız
5 min readOct 3, 2023

--

Osmanlı devletinin son 20 yılı sanatın birçok alanında çeşitli başlangıçlara gebe olmuştur. Çürüyen imparatorlukta Meşrutiyet Devrimi’yle birlikte kapı önünde bekleyen birçok sanat akımı içeriye girmiş ve kurulacak olan cumhuriyetin sanatçı kadrolarını oluşturmaya başlamıştır.

Hale Asaf 1905 yılında Kadıköy’de böyle bir atmosferde doğdu. Bir dedesi Abdulhamit’in yaveri diğer dedesi de ünlü bir anotomi uzmanı olan Hale Asaf dönemin şartlarında oldukça şanslı bir ailede gözlerini açtı. Fakat bu büyü kısa sürede bozulacaktı. 5 yaşında köpekten geçen bir hastalık yaşamı boyunca bu ressamın yakasını bırakmayacak ve 33 yaşında hayata “gözlerini yummasına neden olacaktı.

İstanbul Şehir Üniversitesi Taha Toros Arşivi

Hale Asaf 14 yaşında Roma’ya teyzesi Mihri Müşfik Hanım’ın yanına gidip resim dersleri almaya başladı. Birçok kaynakta ilk Türk kadın ressam olarak geçen Mihri Müşfik Hanım, Hale Asaf’ın hayatında önemli bir rol oynadı. Teyzesi Mihri Müşfik Hanım Roma’ya İtalyan bir şefin peşinden sahte pasaportla kaçmış ve oraya yerleşmişti. Ömrü boyunca Hale Asaf’ı resimden vazgeçirmekle uğraşacak ama bir yanıt alamayacaktı. Öyle ki ilk Türk kadın ressamımız Mihri Müşfik Hanım da yeğeniyle benzer bir ölümü paylaşacak New York’ta yoksulluk içerisinde hayata veda edecekti. Yeğeninin çok yoğun bir resim tutkusuna sahip olduğunu gören Müşfik hanım defalarca bu çocuk ressamı uyaracak ve peşinden bu yolu bırakması için mektuplar yazacaktı.

Mihri Müşfik Hanım’ın Hale Asaf’a mektuplarından biri

“…Senelerce çalışmakla ben neye muvaffak oldum? Hiç.. Üstelik sıhhatimi kaybettim. Vaktiyle «Herkül» idim. Şimdi merdivenleri çıkamıyorum.. San’at beni bu hale koydu..Hele gözlerim hiç görmüyor. Çifte çifte gözlük kullanıyorum.. Parasızım. Bizim gibi -Avrupa’ya nazaran- geri kalmış bir memlekette san’atkarın yolu kadar güç bir yol yoktur. Bizimkisi fazla fedakarlık isteyen bir meslek..

Bugün bana, gençliğimi hediye etseler, bu meslek uğrunda çektiklerimi çekmek korkusundan, reddederdim! Çektiğim meşakkatleri bir ben bilirim bir de Allah bilir..

…Her sanatkar, karşısındaki sanatkarı, daima, kendisinden aptal görür! O’nun on senede yaptığını, kendisinin bir senede yapacağını sanır. Bir iki yıl içinde, hayatını kurtaracağına, köşeyi döneceğine emindir!

Heyhat ve yine heyhat! İşte sanatın esrarı burdadır. Sanatkarın yolu, yürüdükçe uzar gider…

…Bizim ailenin yegane hususiyeti, inadındadır. Ben herşeyde olduğu gibi sanat hayatım boyunca, inadımla yaşadım. Bugün, buna, bin kere pişmanım.”

Otoportre

Hale Asaf 5 yaşındayken teyzesinin yanından Paris’e geçti ve ünlü ressam Namık İsmail’den resim dersleri aldı. Buradan da kısa sürede ayrılan ressam kazandığı sınavla Berlin’e geçti ve Berlin Güzel Sanatlar Akademisi’nde 4 yıl öğrenim gördü. Berlin’deki eğitimi kötü başlamıştı. Eğitiminin başlangıcında hastalığı nüksetti ve bir göğsü alındı. Maddi zorluklar da bu dönemde başlamıştı. Saltanat yanlısı babası Mısır’a kaçmıştı ve Hale Asaf’a maddi olarak desteği kesmişti. Kimi kaynaklarda Hale Asaf’ın babasıyla arasındaki krizlerden birinin bu saltanat meselesi olduğu da söylenir. Öyle ki hemen sonrasında yeni kurulan Cumhuriyetle birlikte yurda dönmüştür.

Renkli bir not olarak paylaşmakta fayda var. Hale Asaf Almanya’da Fikret Mualla ile tanıştı. Abidin Dino’nun aktardığına göre Fikret Mualla Hale Asaf’a aşık olmuş ama aşkına karşılık bulamamıştır. Fikret Mualla karşılık bulamamasının nedenini ayağının sakatlığına yormuştur.

O dönem genç Cumhuriyet birçok sanatçıyı Avrupa’ya gönderiyor ve çeşitli programlarla ülkeye yeni bir sanatçı kadrosu oluşturuyordu. Genç sanatçı Hale Asaf da Avrupa Konkuru programı ile tekrar Avrupa’ya burslu olarak gitti ve eğitimine devam etti. ( 1925, 1926 ve 1928 yılında sanatçıların burs karşılığı Avrupa’ya gittiği uygulama. Bu konuda Oğuz Dilmaç’ın oldukça güzel bir makalesi mevcut. Link )

Türkiye Yılları

Avrupa’da da sağlık sorunları yaşayan ve ameliyat olan Hale Asaf eğitiminden sonra Türkiye’ye döndü ve bursuna karşılık olarak Bursa’da Necatibey Kız Öğretmen Okulu’nda resim ve Fransızca öğretmenliğine başladı. Bursa’ya dair resimler yapan genç ressamımız Bursa Çorapçılar Çarşısı’nda resim yaptığı bir sırada oradaki bir grup tarafından saldırıya uğradı ve bayıldı. Yaşadığı bu ve benzeri olaylar onun şehri terketmesine neden oldu. Başka bir öğretmenle yerini değiştirip tayinin aldı ve İstanbul’a döndü.

İstanbul’a dönen genç ressam çok kısa sürede İstanbul’daki sanat camiasında öne çıktı. Müstakil Ressamlar ve Heykeltıraşlar Birliği’nin tek kadın kurucusu olarak bu oluşuma katıldı ve birçok sergide eserlerini sergiledi.

Burada Hale Asaf’ın ilk kübizm örneklerini de ortaya koyduğunu görüyoruz.

Hale Asaf İstanbul’da hastalığının bir kere daha nüksetmesiyle rahatsızlandı ve gözü görme yetisini kaybetme noktasına geldi. Tedavi için Paris’e giden ressam burada hayatının resim anlamında verimli bir dönemini geçirdi. Bu ana dek ömrü seyahatle geçen Hale Asaf birçok ülke dolaşmıştı. Kabına sığmayan bu genç kadın bir nevi hiç bir yeri içselleştiremiyor, kök salamıyordu. Onun için dönemin Paris’i vazgeçilmez bir fırsattı. Türkiye’nin geri dönme çağrılarına kulak asmayan Hale Asaf’ın okul maaşı kesildi ve tekrar maddi zorluklar hayatında boy göstermeye başladı. Bu süre zarfında ünlü İtalyan yazar Antonio Aniante ile tanıştı. Çiftin maddi zorlukları İtalyan yazarın Mussolini karşıtı yazdığı bir kitapla birlikte daha da krizi girdi. Bu kitap yüzünden yayınevleri Antonio Aniante’nin kitaplarını basmayı reddetti. Böylelikle çift tamamen parasız kaldı ve kirayı ödeyemediği için evlerinden dahi kovuldu. Bu süreçte Hale Asaf tablolarını çeşitli yerlere satarak geçimini sağladı.

Arnavutluk Kralı Zogu’un Portresi

Hale Asaf’ın babası Arnavutluk Kralı Ahmet Zogu’nun yakın arkadaşıydı. Bir gün Hale Asaf, Zogu’nun portresini yapıp Arnavutluğa gönderdi. Amacı bu portre ile bir miktar para kazanmaktı. Umutsuz bir bekleyişten sonra kraldan bir mektupla 5000 franklık bir çek geldi. Bu para Hale Asaf’ı maddi olarak bir nebze de olsa rahatlatmıştı. Fakat bu rahatlık çok uzun sürmedi. Kanser genç ressamda son kez boy gösterdi.

1938 yılında genç ressam hayata gözlerini yumdu. Hale Asaf öldüğünde 33 yaşındaydı. Tablolarının önemli bir kısmı ikinci dünya savaşı atmosferinde kayboldu. Eşinin öldükten sonra getirdiği ve başkaları tarafından bulunan kimi eserler ise İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’nde sergilenmektedir.

Kaynaklar:

Burcu Pelvanoğlu — Hale Asaf — Türk Resim Sanatında Bir Dönüm Noktası

Burcu Pelvanoğlu — İz Bırakan Kadınlar — Hale Asaf — NTV Radyo

--

--

No responses yet