Osmanlı’nın Vejetaryen Hamalları
Hamallık Osmanlı döneminde oldukça önemli iş kollarından bir tanesi. Gümrüklerden limanlara, şehir merkezlerindeki pazarlardan meyhane kapılarına kadar her yerde çalışan hamallar, Osmanlı ahilik teşkilatında kayıtlı büyük bir meslek grubu. Bu meslek grubu kendi içerisinde sırık hamalı, küfe hamalı, sedye hamalı gibi çeşitli kollara ayrılıyor. Örneğin şehre gelen kimi insanları sedye hamalları taşıyor. Sırık hamalları bir hamalın kaldıramayacağı bir yükü sırık vasıtasıyla dört veya daha fazla hamalla kaldırıyor. Küfe hamalları ise bir küfe yardımıyla pazarda sebze, meyve taşıyor.
Osmanlı’da kimi meyhanelerin önünde bekleyen küfe hamalları mevcut. Özellikle Galata civarındaki meyhanelerde bekleyen bu hamallar meyhaneden çıkan sarhoş insanları evlerine taşıyor. Küfelik olmak deyimi de buradan geliyor. Bu meyhaneler bir nevi hamalların gece mesaisi.
Şehrin bir çok bölgesinde çalışan hamalların aynı zamanda bir sigorta sistemi var. Taşımalarından belirli bir ücret kesiliyor ve bu ücret hamalların esnaf sandığına aktarılıyor. Herhangi bir hamal hastalandığında, sakatlandığında işe gelmese dahi bu sandıktan günlük yövmiyesini alıyor. Toplum içerisinde hamallık o kadar yaygın ve etkin ki siz evininizi taşımak isteseniz dahi kendiniz taşıyamıyorsunuz. Bir hamala taşıtmak zorundasınız. Kendinizin taşıyacağı eşyaların bir kilo sınırı bulunuyor.
Ünlü seyyah Willy Sperco, “Yüzyılın Başında İstanbul” kitabında bu durumu şöyle anlatıyor:
“Fakir olsanız bile, kendinize ait ağır bir bavulu sırtınızda taşıyamazdınız. Ailenizin yardımıyla eşyanızı bir arabaya yükleyemezdiniz. Yalnız mahallenin hamalları bu hakka sahiptiler ve nakliye ücretlerini de kendileri saptarlardı. Hamalların başkanı gelir, eşyanızı incelerdi.”
( Willy Sperco aynı zamanda Osmanlı ve Türkiye araştırmalarıyla meşhur. Bilge Yayınevinden çıkan Zeki Çelikkol’un çevirdiği “Mustafa Kemal Atatürk” isimli bir kitabı mevcut.)
1908'de İstanbul’daki 6 gümrükte kayıtlı 1002 hamal çalışmakta. Böylesine bir sayının dönemin şartlarında örgütlü bir yapıya sahip olması da zaman zaman ciddi siyasi sonuçlar doğuruyor. 2. meşruiyet dönemindeki gergin siyasi atmosferde hamallar ittihat terakki partisine karşı büyük bir boykot düzenliyor. Bu boykotta bazın ülkelerin malları gümrükten indirilmiyor ve kısa süreli ciddi bir kriz oluşuyor.
Vejetaryenlık
Bir çok seyyahın İzmir ve İstanbul notlarında Osmanlı hamalları taşıdıkları yüksek kilolarla seyyahları şaşırtıyor. Amerikalı bir mümessil İzmir notlarında hamalların 340 kiloya kadar taşıdıklarını hatta bir keresinde bir hamalın 365 kiloyla rekor bir yük taşıdığını belirtiyor. Bu yüksek kilolar bir çok doktorun da ilgisini çekiyor. Hamalların nasıl beslendiği ve bu yükleri nasıl taşıdıklarıı kimi araştırmalara konu oluyor.
Hamalların yüksek yük taşıması ücret olarak hamallara yansıyor. Bu yüzden bazı hamalların fıtık vb. rahatsızlıklar yaşadığı da notlar arasında.
Amerikan Tabipler Birliği Başkanı, zamanın ünlü doktoru Dimond Mussey’in Osmanlı’yı ziyaretinde bu konu hakkında ilginç notlar alıyor. Doktor Mussey vejetaryenlık hakkında çalışmalarıyla meşhur bir profesör. Cerrahi alanda bir çok ilke imza atan Mussey tütün ve alkol kullanımının zararı, beslenme ve güç arasındaki ilişki gibi bir çok konuyu inceleyen bir bilim insanı.
Doktor Mussey Avrupa’nın en iyi hamallarının beslenmesini incelerken ilginç bir sonuçla karşılaşıyor. Osmanlı hamalları genelde günde tek öğün ve vejetaryen besleniyor. Bu öğünde kimi hamallar kuru incir ve kuru üzüm, kimi hamallar da olgun zeytin ve çavdar ekmeği yemekte. Doktor Mussey Osmanlı hamallarının bu tek öğün ve vejetaryen beslenme notlarını Amerika tıp fakültelerinde okutulmak üzere kaleme alıyor.
Hamalların bu tek öğün vejetaryen beslenmesinde kesinlikle su dışında bir şey içmediğini de ayrıca belirtmekte fayda var.
Bu beslenme notları bir zaman sonra bir çok doktorun tartışmalarına konu oluyor. İşçi için “iyi besleyici gıda” tartışmalarında Osmanlı hamalları örnek gösteriliyor. Özellikle İzmir hamallarının kuru incir, zeytin ve kuru üzümle beslendiğini bu tartışmalarda da görmemiz mümkün. Tartışmalarda hamallar dışında yunan denizcilerinin, ortadoğudaki bedevilerin de vejeteryan beslendikleri, bu nedenle güçlü kaldıkları belirtiyor. ( Zeytinyağı kullanımının yoğun olduğu bölgelerde zeytinyağı öğünlerin olmazsa olmazı)
Burada bir yanlış anlaşılmanın önüne geçmekte fayda var. Bu tartışmaların bir kısmı insanın gücü ve beslenme noktasında yapılırken bir kısmı ise işçi sınıfının uzun çalışma koşullarında adaptasyonu noktasında yapılıyor. Özellikle ABD’de sanayileşme sonrası öğle yemeği tartışmaları bir hayli ilginç.
ABD’deki bu mesele hakkında vesaire’nin çevirdiği makale
Aynı zamanda dönemin beslenme koşullarını bölgeye göre incelemekte fayda olacağını düşünüyorum.
Osmanlı hamalları gerek beslenmeleri, gerek örgütlenmeleri, gerekse taşıdıkları bu rekor yüklerle bir çok kitaba konu olmuştur. İtfaiyecilerle birlikte yangınlarda görev almış, küfelerle sarhoşları evlerine taşımış, boykotlarda malı taşırken yolu uzatıp fazladan para almıştır.
Osmanlı hamalları ve hamalcılık zamanla kaybolmaya yüz tuttu ve kitaplardaki yerini aldı.
Geçmişten günümüze dünyanın yükünü sırtında taşıyanların keşfedilmesi dileğiyle.
Sevgiyle.
Kaynak:
- Toplumsal Tarih Dergisi Sayı: 319
- Emek ve Toplum Dergisi Sayı: 3