Zamanın Kaybedeni veya Günümüzün “Kazananları” — Van Gogh
“Sadece onlardan biri olmak istedim”
Tam olarak böyle başlıyor “Van Gogh Sonsuzluğu Kapısında” filmi. Bardak altlıklarından, afişlere, bez çantalardan telefon kaplarına kadar Van Gogh nefes aldığımız her yerde. Öyle ki resme mesafeli olan bizlerde dahi bilmeyen kimse kalmadı. Kulağını kesen, deli bir ressam olarak hafızalarımızda artık.
Avrupanın bu büyük ressamı yıllar sonra gün yüzüne çıktı. Toplum içerisinde yalnızlaşan, içine kapanan, rotasını doğaya çeviren bir çoklarının da sanattaki karşılığı oldu. Van Gogh’un hayatına ve günümüz piyasasında neleriyle tanındığına baktığımızda neden bu dönemin altın ressamı olduğunu daha iyi anlıyoruz.
Büyük Hollanda’lı ressam Van Gogh sadece 37 sene yaşadı. Bu kısacık ömründe o kadar üretti ki sadece 10 yıllık süre içerisinde yarısı yağlı boya olmak üzere 2000 in üzerinde tabloya, eskize imzasını attı.
Kentten kaçtı Van Gogh. Paris’ten, sanat çevresinden nefret etti. Gittiği o kasabada, Arles’de de tutunamadı. Kısa süre içerisinde yalnızlığı nedeniyle girdiği ruhsal bunalım onu akıl hastanesine yatırdı.
Yalnızlığına bir nebze ilaç olabilmiş Paul Gaugin gidince kulağını kesti ve tekrar tekrar sinir krizleri geçirdi. Diğer ilacı kardeşi Theo’ya sayfalarca mektup yazdı, yanından gitmemesi için yalvardı.
Köylü-İşçi Sınıfı ve Van Gogh
Van Gogh ünlü doğa resimlerinin yanı sıra köylülere, maden işçilerine yönelik onlarca resim yapıyor. Özellikle Hollanda’da tarımın makineleşmesinden etkilenip birçok tarım makinasını resmeden ressam, bu makineleşmeye, ilerleyen teknolojiye karşın işçilerin kötü çalışma koşullarını birçok resimde dile getiriyor. Ressamın en önemli tablolarından biri de“Patates Yiyenler”.
Patates yiyenler bir işçi ailesinin kasvetli bir akşam yemeğini anlatıyor. Yüzleri düşük, yorgun bu aile tablosunda bir çok detay mevcut. Sol üstteki duvara asılı olan tablo bir İsa figürünü temsil ediyor. ( Van Gogh’un tüm yaşamı boyunca dindarlığının vermiş olduğu etki gerek tablolara gerek mektuplarına yansıyor. Öyle ki akıl hastanesinde kaldığı süre boyunca Tanrının kendisini doğmamış insanlar için ressam yaptığını düşünüyor. )
Tablodaki kasvetli hava Van Gogh’un ilk dönem eserlerinde sıkça görülür. İşçi ve köylülere yönelik bir çok resimde bu kasvetli havayı görmek mümkün.
( Bu dönem resimleriyle ilgili güzel bir flood bulunmakta. link )
Kimilerine göre Van Gogh’un en iyi tablom dediği bu tablo için bir çok yağlı boya çalışması ve eskiz yapmış.
Tabloya yönelik oran eleştirilerine karşı Theo’ya mektubunda şu satırları yazmış:
“ …candan belirtmek istediğim fikir şudur: Lambanın altında patateslerini tabağa el uzatarak yiyen bu insanlar aynı ellerle toprağı işlemiş adamlardır. İstedim ki resim, çiftçinin el çalışmasını ve bu kadar namusluca kazandığı besini yüceltsin. İstedim ki biz uygar insanların yaşayışından bambaşka bir yaşayışa canlandırsın. Onun için herkesin resmi güzel ya da başarılı bulmasını istemek aklımdan bile geçmiyor.”
Doğumdan Ölüme…
Doğumdan ölüme, ay çiçeklerinden ay ışığına, renkten renge, topraktan göğe dolaştı Van Gogh bu kısa ömründe.
İşçileri, köylüleri, makinaları, güneşi, sarıyı tanıdı.
En çok da yalnızlığı tanıdı çağında.
Sarımızın eksik olmaması dileğiyle…